Hallstatt, Avusturya’nın UNESCO tarafından koruma altına alınan muhteşem bir köyü.. Gerçekten de o kadar muhteşemmiş ki daha gitmeden bir çok yerde, Avusturya’ya gidildiğinde mutlaka görülmesi gereken yerler arasında olduğunu okuduk ve duyduk.

Viyana’dan Salzburg’a olan gezimizde tekrar Viyana’ya dönerken trenle gittik. Hallstatt’a giden yol sizi yavaş yavaş Hallstatt’a hazırlamaya başlıyor, haliyle bir bir beklentileriniz artıyor. Her yer o kadar yeşil ve düzenli ki gözlerinizi bir an bile yoldan ayırmak istemiyorsunuz. Hallstatt’a varınca köyü karşıdan görmek, izlemek gerçekten tarifi imkansız bir andı. Ardından gölü şirin bir tekneyle geçtik. Hallstatt sokaklarında yürümeye başladığımızda masallarda anlatılan hikayeler anlam kazanmaya başlıyor. Sanki bir kapıyı çalsak bir masal kahramanı açacak. Her ev her bahçe o kadar özenle düzenlenmiş ki, her bir ayrıntı hayran bırakıyor kendine, Hallstatt’a. Müthiş bir dinginlik hakim. Neredeyse adımlarınızı seçerek atıyorsunuz, çünkü bu sessizliği heyecanlı gezgin tavrınızla yaralamaktan çekiniyorsunuz. Minik cafeler, minik çatılı evler, dağlar, göl ve tabi ki birbirinden güzel bahçeler… Küçük meydanda (Market Meydanı) girişte solda kalan -adını hatırlayamadığım- şirin cafede Hallstatt birasını (Hallstatt Das Bier) tadabilirsiniz.

Görkemli dağların arasında kalan Hallstatt! 14. yüzyıldan müthiş bir hediye. Her bir ayrıntısı ile gerçekten görülmeye değer.

“Bir kaç yokuş tırmandım bir iki dönemeç döndüm ve yürüdüm
burnumun doğrusuna yürüdüm yürüdüm
bir kapı açıldı girdim
yitirdim kendimi kendi içimde
bilmediğim bir şehir
görmediğim biçimde evleri
kimi karınca yuvası kimi bomboş
kimi baştan aşağı pencere kimi kör duvar”

NAZIM HİKMET

Cemal Can Ateş l HALLSTATT – AUSTRIA l Photographer – Blog