İstanbul Düğün Hikayesi / Şile & Ağva

İstanbul Düğün Hikayesi l Şile & Ağva


Müge ve Alper’le düğünlerinden çok sonraya, aylar sonrası bir Ekim gününe çekim günü belirlemiştik. Sonbahar her zaman fotoğrafa en yakıştırdığım mevsimdir. İki çekimimi birer gün arayla gerçekleştirdim. Bu harika güneşli günlerin ardından çok sevdiğim Sonbahar süprizini yapmıştı ve Mügelerin çekimi yağmurlu bir güne denk geldi.

Sabah gözlerimi açtığımda İstanbul beni kop koyu kapalı bir havayla karşıladı. Dokunsanız ağlayacak… Ah, vah maaleseflerle kahvaltımı yaptım. İki gün daha idare edemedi güzelim hava diye düşündüm durdum; ta ki çekime başlayıp, harika fotoğraflar çektiğimizi görene kadar.

Buraya biraz parantez açıp, düğün günü dışında gerçekleştirdiğimiz çekimlerin rahatlığından bahsetmek istiyorum; hem benim hem de çiftlerimin açısından tabi ki. Bir kere: aman düğüne geç kaldık!, trafik olursa ya!, kuaförden 2 saat geç çıktık, ya yetişemezsek!, şimdi orada çok trafik olur, daha yakın bir yere gidelim!, aman gelinliğim!, eyvah ayakkabılarım! endişelerinden tamamen uzak, kafamız nereye eserse, biz oraya gidiyoruz. Çok da rahat oluyoruz. Ve tabiki her şey çok daha doğal! Saçımız daha doğal, makyajımız öyle; bir kere en önemlisi biz daha doğalız 🙂 Telaşın t’si yok. Eğlence ve keyif zirvede. Bir fotoğraf çekiminden fazlasına dönüşüyor o gün. Maceralı düğün koşuşturmacasının belki de en hatırda kalır gününe…

Şişli’den Göztepe’ye gideceğim! yol uzun:) ama tabi İstanbul’dayken deniz havası alarak karşıya geçmenin tadı bir başka biz Ankaralılar için.. Beşiktaş’tan Kadıköy’e vapurla geçmek, rüzgarlı bir havada denizi koklamak doya doya bambaşka.

Ve Göztepe’de kuafördeyim. Müge ve kardeşi Mine hazırlıklara başlamış bile, biraz sonra Alper de aramıza katılacak.

+Hava da kapalı,

– Evet ya, şansa bak :/

+ Olsun dur bakalım, yağmaz belki!

Muhabbetlerimiz dönüp dolaşıp bu konuya geliyor haliyle. 🙂

Kuaförden sonra daha önce belirlediğimiz Ağva – Şile yolculuğumuza başladık. Yağmur da bizimle birlikte başladı tabi. Ormanlık bölgelere yaklaştıkça, yağıyor da yağıyor; durdurabilene aşk olsun. Acaba dönüp Fenerbahçe Parkı’na falan mı gitsek diye düşünmedik de değil, ama iyi ki de dönmemişiz.

Evet bazen şehirde, merkezlerde, aynı yerlerde dış çekim yapmak açıkçası zaman zaman biraz kendini tekrarlamak gibi geliyor. Farklı yerlerdeki çekimler bu bildik mekanlara kıyasla daha zor ve süprizli olsa da bir o kadar da güzel oluyor işte ama. O yüzden çiftlerime düğün harici günlerde daha farklı yerlere gitmeyi, ezberleri bozmayı tavsiye ediyorum her zaman. Tabi eğer mümkünse. İnsanın gözünde büyüyor belki ama fotoğrafları görünce siz de hak verecek ve ne demek istediğimi anlayacaksınız eminim.

Şile’ye geldiğimizde yağmur hafiflemiş olsa da inatla devam ediyordu. İlk önce evde kapalı mekan çekimlerimizi yapıp, bahçeye geçtik. İlk başta şemsiyelerle başladık, sonra “yağmurda dans” misali, attık şemsiyeleri gitti 🙂

Yağmurdan mıdır, havanın kapalılığından mı, mekanımızın güzelliğinden mi, birbirine bu kadar yakışan çiftimden mi, fotoğrafçıdan mıdır bilinmez 😛 Elimize o kadar güzel fotoğraflar kaldı ki, mükemmel bir günün daha ilk yarı çekimini bitirmiştik oysa. Daha sonra son durağımız olan güzel sahilde aldık soluğu. Rüzgar daha bir fazla olduğu için çok kalamadık ama çekimden değil gülmekten yorgun düştük diyebilirim. Günün son mükemmel fotoğraflarını da orada yakaladık. Dalgalarla ıslandık, biraz üşüdük, ama elimizdeki fotoğraflar bizi o kadar tatmin etti ki, hiç bir şey durduramadı bizi:)

Son olarak da şuna değinmeyi isterim: İnsan bu kadar doğanın içinde olunca, ona iyi bakabilmenin, sahip çıkabilmenin önemini anlıyor tekrar tekrar. Doğanın ve sunduklarının eşsizliği, taptaze havanın güzelliği, denizin mavisi, ağaçların yeşili… Hayatımızın bu en kıymetli dekoruna güzel bakalım ne olur, fotoğraflarda bırakmayalım!

İletişim için: https://cemalcanates.com/iletisim/
Şile & Ağva l Cemal Can Ateş l İstanbul Düğün Fotoğrafçısı
Paylaş